DoktoraPhDhttps://hdl.handle.net/11421/23042024-03-28T19:22:23Z2024-03-28T19:22:23ZCeza kovuşturmasında delillerin ortaya konulması ve değerlendirilmesiKöse, Metin, 1972- yazarhttps://hdl.handle.net/11421/96842021-04-13T13:59:02Z2016-01-01T00:00:00ZCeza kovuşturmasında delillerin ortaya konulması ve değerlendirilmesi
Köse, Metin, 1972- yazar
Ceza muhakemesinde, geçmişte yaşanmış uyuşmazlık konusu olay, onu temsil eden deliller vasıtasıyla ortaya konulmaya çalışılır. Bu bağlamda maddi gerçek, uyuşmazlık konusu olayın deliller aracılığıyla ortaya konulmuş halini ifade eder. Ceza muhakemesinde maddi gerçeğin bulunmasının ve hukuk düzeni açısından doğru bir karar verilebilmesinin öncelikli şartı, delillerin sağlıklı bir şekilde ortaya konulup değerlendirilmesidir. Deliller duruşmada hükmün oluşmasına katkı sağlayacak süjelerin önüne konulmalı ve tartışmaya açılmalıdır. Deliller ortaya konulduktan sonra sıra değerlendirilmesine gelir. Geçmişte yaşanmış olayın bugün gerçeğe uygun biçimde temsil edilebilmesi için delillerin doğru değerlendirilmesi gerekir. Vicdani ispat sisteminde hakim duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delilleri akıl yürütmek suretiyle serbestçe değerlendirerek vicdani kanaatini oluşturur. Bu çalışmada "Ceza Kovuşturmasında Delillerin Ortaya Konulması ve Değerlendirilmesi" konusu ele alınmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde modern ceza muhakemesi ispat sistemi olarak vicdani ispat sistemine ilişkin temel bilgiler verilmiştir. İkinci bölümünde delillerin ortaya konulması ve tartışılması açıklanmıştır. Üçüncü bölümünde delillerin serbestçe değerlendirilmesi incelenmiştir. Nihayet sonuç kısmında çalışma sayesinde ulaşılan sonuçlar özetlenerek çalışma tamamlanmıştır.
Tez (doktora) - Anadolu Üniversitesi; Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Anabilim Dalı; Kayıt no: 9601
2016-01-01T00:00:00ZTürkiye'nin yönetim yapısında mülki idare amirliği mesleğiBoztepe, Mehmethttps://hdl.handle.net/11421/96682021-04-27T07:12:28Z2013-01-01T00:00:00ZTürkiye'nin yönetim yapısında mülki idare amirliği mesleği
Boztepe, Mehmet
Türk yönetim yapısında mülki idare amirliği merkezi yönetimin taşra örgütünün temel taşını oluşturmaktadır. Mülki idare amirleri devletin ve hükümetin temsilcisi sıfatıyla il ve ilçe idaresinin başı olup, il ve ilçelerin genel yönetim ve denetimden sorumludurlar. Bu çerçevede emniyet ve asayişin sağlanmasından bakanlıkların taşra kuruluşları arası koordinasyona kadar birbirinden farklı yüzlerce görev ve yetki ile donatılmışlardır. Mülki idare amirlerinin kullandığı bu yetki genel itibariyle merkezi yönetiminin taşra örgütü üzerinde hiyerarşik yetki kapsamında iken, yerel yönetimler üzerinde anayasanın öngördüğü idarenin bütünlüğü ilkesi kapsamında vesayet denetimi kapsamındadır.Merkezi yönetimin taşra uzantısı olarak il idaresi sistemifonksiyonları bakımından ciddi bir tartışmaya konu edilmeden 2000’li yılların başına kadar varlığını sürdürmüştür. Buna karşın günümüz kamu yönetimi anlayışını şekillendiren yönetimde yerelleşme ve demokratikleşme eğilimi il idaresi sistemini biçimlendiren birçok mevzuatta değişime sbep olmuştur. Bu değişim süreci kaçınılmaz olarak mülki idare amirliği mesleği de etkilemiş ve görev alanının daralması ve yetki kaybı olarak kendini göstermiştir.
Tez (doktora) - Anadolu Üniversitesi; Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Anabilim Dalı; Kayıt no: 689145
2013-01-01T00:00:00ZNeticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ceza sorumluluğun esasıÖzenbaş, Nazmiyehttps://hdl.handle.net/11421/96652021-04-20T11:47:42Z2012-01-01T00:00:00ZNeticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ceza sorumluluğun esası
Özenbaş, Nazmiye
İnsan haklarına saygılı bir hukuk devleti olmanın en önemli gereklerinden birisi ceza sorumluluğunu kusura dayandırmaktır. Diğer bir ifadeyle kusursuz suç ve ceza olmaz ilkesini bütün suç hipotezleri için geçerli kılmaktır. Bu amaçla bugün kanunlardan objektif sorumluluk hipotezlerinin çıkarılmaya çalışıldığını ve bunu, pek çok ülkenin kanun metinlerinde gerçekleştirdiğini görüyoruz. Ancak özellikle kasıtlı bir suçu takip eden istenmeyen neticeden sorumluluk konusunda bazı ülke kanunlarında objektif sorumluk geçerli olmaya devam ederken, bazı ülkelerde ise ağırlaşmış neticeden sorumluluk konusunda kanunda kusura dayanan sorumluluk öngörülmesine rağmen, yargı kararlarında yine versari in re illicita kuralının gizli şekilde uygulanmaya devam edildiği gözlenmektedir. Bu durum kişi hak ve hürriyetleri bakımından çok ciddi sorunlar yaratmaktadır. Bu çalışmada bu soruna dair tartışmalar ve çözüm yolları üzerinde durulacaktır.
Tez (doktora) - Anadolu Üniversitesi; Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Anabilim Dalı; Kayıt no: 21947
2012-01-01T00:00:00ZHukukun göstergebilimsel analiziUzun, Ertuğrulhttps://hdl.handle.net/11421/96492021-06-28T07:17:54Z2006-01-01T00:00:00ZHukukun göstergebilimsel analizi
Uzun, Ertuğrul
Göstergebilim, bildirişimde kullanılan göstergelerin ve gösterge sistemlerinin incelenmesi olarak tanımlanabilir. Birisi A.J. Greimas'ın, F. de Saussure'ün yapısal dilbilimine ve Lévi-Strauss'un yapısal antropolojisine dayanarak kurduğu yapısalcı göstergebilim, diğeri ise C.S. Peirce'ün mantıkçı göstergebilim olarak bilinen göstergebilim kuramı olmak üzere iki ana göstergebilim geleneği bulunmaktadır. Hukuka uygulandığında, hukuk, bildirişimsel bir olgu olarak görülmektedir. Yapısalcı hukuk göstergebilimi, hukuk söyleminin derin düzeyindeki anlam oluşumunu anlamanın peşindedir. Söylemin derin düzeyi, anlambilimin derin düzeyi çerçevesinde modellenmiştir ve dizimsel ve dizisel eksenlerin karşılıklı ilişkisini barındırır. Dizisel eksen, söylemin ideolojik unsurlarının açıklanması için kullanılmaktadır. Mantıkçı göstergebilim, anlamın ancak pratik etkilerin düşünülmesiyle olanaklı olduğunu vurgulamak suretiyle hukukun kurallardan ya da kodlardan oluştuğu düşüncesini reddeder. Böylece yargıç, kararlarına birbiri ardına eklenmiş yorumsal tercihlerle ulaşan temel hukuksal aktör olarak kabul edilmiş olur. Bu düşünce, Amerikan Hukuksal Gerçekçiliğinde olduğu gibi, gerçekçi bir hukuk anlayışını ortaya çıkarır. Hukuk göstergebiliminin ışığı altında, yargı kararlarının ana kaynağı olduğu düşünülen kodlara sahip Kıta Avrupası hukuk sistemlerinde dahi hukuksal gerçekçiliğin hukukun karakteristiğini açıklamaya daha yetkin olduğunu savunmak mümkündür. Dolayısıyla bir hukuk kuramının, bir yargılama ve yorum kuramı olması gerektiği dikkate alınmalıdır. Hukuk göstergebilimi aynı zamanda, hukuksal usavurma ve hukuksal yorum olarak adlandırılacak, hukuka has bir usavurma ve yorum yönteminin bulunmadığını da göstermektedir.
Tez (doktora) - Anadolu Üniversitesi; Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Anabilim Dalı; Kayıt no: 341530
2006-01-01T00:00:00Z