Cilt.13 Hukuk Fakültesi Özel Sayısı
https://hdl.handle.net/11421/179
2024-03-28T22:04:58Z6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Işığında İdari Yargılama Hukukunda Üçüncü Kişilerin Davaya Müdahalesi
https://hdl.handle.net/11421/203
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Işığında İdari Yargılama Hukukunda Üçüncü Kişilerin Davaya Müdahalesi
Türk, Ender
6 Ocak 1982 tarih ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu (İYUK) üçüncü kişilerin davaya müdahalesi
ile ilgili özel bir düzenleme içermeyip, 18 Haziran 1927
tarih ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu
(HUMK) hükümlerine atıf yapmakla yetinmiştir.
HUMK ise 1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren 12
Ocak 2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanununun (HMK) 450’inci maddesi ile yürürlükten
kaldırılmıştır. HMK’nın 447’nci maddesinin ikinci fıkrası
gereğince de mevzuatta HUMK’a yapılan atıflar,
HMK’ya yapılmış sayılır. Dolayısıyla İYUK’ta üçüncü
kişilerin davaya müdahalesi konusunda HUMK
hükümlerinin uygulanacağına dair yapılan genel atıf,
HUMK’un yerini alan HMK hükümleri için de geçerli
olacaktır. İşte bu çalışmanın amacı, HMK ile gelen değişikliklerin
idari yargılama hukukundaki uygulanışına
ışık tutmaya çalışmaktır.; The Code of Administrative Procedure (Nr. 2577), having
no particular rule as to the participation of third
party, applies to the provisions of the Code of Civil Procedure
(Nr. 1086, dated 18th June 1927). Despite the
fact that the Code of Civil Procedure (Nr. 1086) was
abolished by the Code of Civil Procedure (Nr. 6100,
dated 12nd January 2011), there has not been any
amendment as to the third party in the administrative
procedure law. Therefore the aim of this study is to set
light to the participation of the third party implementation
in the administrative procedure being conducted
by the provisions of the new Code of Civil Procedure,
entered into force at 1st October 2011.
2013-01-01T00:00:00ZSigorta Sözleşmesinden Doğan Prim Alacağının Takası
https://hdl.handle.net/11421/202
Sigorta Sözleşmesinden Doğan Prim Alacağının Takası
Demirayak, Ezgi Başak
Sigorta sözleşmelerinde, sigortacının tazminat veya bedel
ödeme borcunun karşılığını sigorta ettirenin prim
ödeme borcu oluşturmaktadır. Bu çalışmada sigorta
ettirenin prim borcunu yerine getirmesinden önce rizikonun
gerçekleşmesi durumunda sigortacının prim
alacağını sigorta tazminatı ile takas edip edemeyeceği
konusu ele alınmaktadır. Türk Borçlar Kanunu’na göre
borcu sona erdiren nedenlerden biri olan takasın bir
takım koşulları bulunmaktadır. Ancak bu koşullar başkası
lehine sigorta ve sorumluluk sigortaları açısından
her zaman sağlanamamaktadır. Bu nedenle takas konusu,
Türk Ticaret Kanununda da ele alınan konular
arasındadır.; By an insurance contract, the main obligation of the
insurer is to pay the insurance compensation, while the
policyholder undertakes to pay the insurance premium.
In this study, it will be discussed, if the insurer may offset
the insurance premium against insurance compensation,
in case of the occurrence of the insured event before
the payment of insurance premium. As a reason of
termination of the obligations, the offsetting has some
requirements according to the Turkish Code of Obligations.
However, these requirements are not always met
in insurance for the account of a third party and liability
insurance. For this reason, the subject of offsetting is also
being regulated in the Turkish Commercial Code.
2013-01-01T00:00:00Zİşçinin Kişilik Haklarının Korunması Bağlamında Cinsel veya Psikolojik Tacizden Kaynaklanan Uyuşmazlıklara İlişkin Medeni Usul Hukuku Sorunları
https://hdl.handle.net/11421/201
İşçinin Kişilik Haklarının Korunması Bağlamında Cinsel veya Psikolojik Tacizden Kaynaklanan Uyuşmazlıklara İlişkin Medeni Usul Hukuku Sorunları
Akkaya, Tolga
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle
birlikte, hizmet sözleşmeleri bakımından
Kanunda açıkça işverenin işçinin kişilik haklarını
koruması yükümlülüğü düzenlenmiştir. Türk Borçlar
Kanunu’nda düzenleme yapılmadan önce, işçinin
kişilik haklarının korunması, işverenin işçiyi koruma
ve gözetme yükümlülüğü kapsamındaki borçlarından
biri olarak değerlendirilmekteydi. Ancak, Kanunda
açık bir düzenleme bulunmadığı için bu yükümlülüğün
kapsamı ve sınırları konusunda tereddütler yaşanmaktaydı.
Bu çalışmada, kısa bir süre önce yürürlüğe
giren yeni Türk Borçlar Kanunu, Hukuk Muhakemeleri
Kanunu, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu
çerçevesinde, cinsel ve psikolojik tacizden kaynaklanan
uyuşmazlıklara ilişkin belirli usul hukuku sorunları
incelenmiştir. Çalışmada, sırasıyla cinsel ve psikolojik
taciz vakıalarında maddi hukuktan doğan haklar
özetlenmiş, daha sonra adli yargıda açılabilecek dava
türleri, görevli ve yetkili mahkeme, yargılama usulü, ispat
ve deliller gibi usul hukukunun temel bazı konuları
üzerinde durulmuştur.; With the enactment of Turkish Code of Obligations
Act (Law No. 6098) explicitly in terms of the employment
contracts the employer’s obligation to protect the
personality rights of workers regulated. Protecting the
worker’s personality rights has been considered as one
of the depts of employer’s within the scope of the protection
of workers and the obligation to overseeing of
workers before the new Code of Obligations came into
effect. However, this obligation has not been regulated
clearly by the law, there were suspicious about the scope
and limits of doubts. In this article, significant Civil
Procedural problems related to the sexual and psychological
harassment disputes are examined in the frame
of the new Turkish Code of Obligations, Civil Procedure
Act, the Law on Labor Unions and Collective Bargaining
Agreement that changed in a short period of time.
In this article, respectively some basic issues as rights
arising from civil law by sexual and psychological harassment
cases are summarized, and then focused on
the types of actions that filed in civil courts, the jurisdiction
of the court, proceeding, proof and evidence.
2013-01-01T00:00:00ZTehlikeyi Önleme Yükümlülüğünün Sorumluluk Hukukundaki Yeri ve Önemi
https://hdl.handle.net/11421/200
Tehlikeyi Önleme Yükümlülüğünün Sorumluluk Hukukundaki Yeri ve Önemi
Doğramacı, Hayriye Şen
Türk-İsviçre hukuk sisteminde öteden beri sorumluluk
bahsi ikili bir ayrım çerçevesinde incelenmektedir. Bu
ayrımın bir tarafında sözleşmesel sorumluluk, diğer
tarafında ise sözleşme dışı sorumluluk yer alır. Her iki
sorumluluk kaynağı kendine özgü koşul ve sonuçlara
tabidir. Sorumluluğun ikili bir ayrım çerçevesinde incelenmesi,
sosyal ve ekonomik hayatta yaşanan gelişmeler
sonucunda kimi zaman adaletsiz sonuçları da beraberinde
getirmiştir. Bu nedenle, öğretide söz konusu adaletsiz
sonuçları bertaraf etmeye yönelik yeni kuramlar
uygulama kazanmış ve bu sayede sözleşmesel sorumluluk
ve sözleşme dışı sorumluluk ayrımının yarattığı
nisbi adaletsizlik giderilmeye çalışılmıştır. Sorumluluk
hukukunun temel ilkelerinden biri olan tehlikeyi önleme
yükümlülüğü de bu kapsamda önemli görevler üstlenmiştir.
Başkaları için tehlikeli bir durum yaratan kimsenin
bu davranışlarından dolayı sorumlu tutulması,
zarara mümkün olduğunca zarar verenlerin katlanması
yönündeki eğilimle uyumludur. Öğretide tarafından sorumluluk
hukukunun yazılı olmayan bu ilkesinin varlığı
yadsımamakla birlikte, söz konusu ilkesinin hukuki
niteliği konusunda öğretide görüş birliği yoktur. Sözü
geçen çalışma tehlikeyi önleme yükümlülüğünün tanıtılması
ve öğretideki görüşler çerçevesinde sorumluluk hukukundaki
yerinin belirlenmesi amacını taşımaktadır.; In Turkish-Swiss legal system, the liability issue has always
been analyzed within a twofold split. One part
of the split is contractual liability and the other part
is non-contractual liability. Both sources of liability
have their own peculiar circumstances and consequences.
The twofold analysis of the liability sometimes
produces unjust results, as a consequence of the social
and economic developments. Thus, within the doctrine
new theories, aimed to eliminate the unjust results, are
taking part and the relative injustice, resulted from the
split between the contractual and non-contractual liabilities,
are tried to be removed. Duty of care, which is
an essential principle for the law of liability, assumes an
important duty within that extent. The liability of the
person, who causes a hazardous situation, for his/her
acts, is consistent with the tendency that the maleficent
should stand for the damages, as far as possible. Although
the unwritten principle of the law of liability is
not denied, still there is no consensus about the legality
of the pointed principle within the doctrine. This paper
aims to introduce the obligation of preventing the threat
and to locate its place within the law of liability with
regard to the perspectives of the doctrine.
2013-01-01T00:00:00Z