Cilt.14 Sayı.2
https://hdl.handle.net/11421/65
2024-03-29T12:06:53ZEkonomik Özgürlüklerin İktisadi Büyüme Üzerindeki Etkileri: Bir Panel Veri Analizi
https://hdl.handle.net/11421/78
Ekonomik Özgürlüklerin İktisadi Büyüme Üzerindeki Etkileri: Bir Panel Veri Analizi
Akıncı, Merter; Yüce, Gönül; Yılmaz, Ömer
Son otuz yıldan bu yana yaşanan en önemli gelişmelerden biri, hızlanan küreselleşme hareketleri kapsamında liberal iktisadi düşünce ve politikaların dünya genelinde yayılması olmuştur. Özellikle neoliberal hareketler ile birlikte iktisadi bakımdan kapsamı genişletilen özgürlükçü akımlar, toplumsal yapılanma tarafından vazgeçilmez bir unsur olmuş ve ekonomik serbesti, refah gücünün artırılabilmesi amacıyla makro iktisadi gelişmelerin ana eksenini oluşturmuştur. Dolayısıyla bu çalışmada, ekonomik özgürlükler ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiler 1995 – 2012 döneminde gelişmiş, gelişmekte olan ve azgelişmiş ekonomiler için panel veri analizleri kullanılarak araştırılmıştır. Pedroni ve Kao eşbütünleşme analiz sonuçları, ekonomik özgürlükler ile iktisadi büyüme arasında uzun dönemli ilişkilerin varlığını göstermiştir. Ayrıca, Granger nedensellik analiz bulguları ise ekonomik özgürlüklerin, iktisadi büyümenin nedeni olduğunu yansıtmıştır. Analiz sonuçları bir bütün olarak değerlendirildiğinde ekonomik özgürlüklerin iktisadi büyüme sürecini hızlandırdığını söylemek mümkündür.; One of the most important developments in the last thirty years is the expansion of liberal economic thought and policies in terms of accelerating globalization movements. Libertarian movements the scope of which has been extended with regards to economics and especially neo-liberal movements became an irreplaceable element of social set-up and their economic liberation formed the main core of the developments of macroeconomics with the aim of increasing the welfare level. Therefore, in this study, the relationships between economic freedom and economic growth between 1995 and 2012 in developed, developing and underdeveloped economies are examined via panel data analysis. The results of Pedroni and Kao cointegration analysis show the existence of long-run relationship between economic freedom and economic growth. Moreover, the outcomes of Granger causality analysis point out that economic freedom is the cause of economic growth. As a whole, it is possible to say that economic freedom spurs the process of economic growth.
2014-01-01T00:00:00ZDoğrudan Yabancı Yatırımları Belirleyen Faktörler: Yükselen Piyasalar Örneği
https://hdl.handle.net/11421/77
Doğrudan Yabancı Yatırımları Belirleyen Faktörler: Yükselen Piyasalar Örneği
Arık, Şebnem; Akay, A. Beyhan; Zanbak, Mehmet
Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, yatırım yapılan ülke için bir takım sosyal ve ekonomik fayda anlamına gelmekte; istihdamın artırılması, doğal kaynakların etkin olarak değerlendirilmesi, teknik bilgide gelişme, dış ticaret açığının azaltılması ve ekonomik büyümenin artırılmasına katkı sağlamaktadır. Yabancı yatırımcı açısından ise ucuz girdi kullanımı, hammadde kaynaklarına yakınlık ve yeni pazarlardan faydalanma gibi fırsatlar yaratmaktadır. Ev sahibi ve yatırım yapan ülkeler açısından karşılıklı fayda ve aynı zamanda da bir maliyet unsuru olan doğrudan yabancı yatırımları belirleyen faktörler konusunda yazında henüz bir görüş birliği bulunmamakta, bu akışın, ülkelerin ekonomik, politik ve hatta coğrafi yapılarına göre değiştiği genel kabul görmüş bir gerçek olarak ortaya çıkmaktadır. Bu konuda yapılan en kapsamlı araştırmalar arasında yer alan Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı Dünya Yatırım Raporu’nda (1998) doğrudan yabancı yatırımları etkileyen faktörlere ilişkin bir analiz yapılmış ve söz konusu belirleyiciler; ekonomik faktörler, yatırım ortamına ait faktörler ve politik faktörler olarak üç ana başlıkta toplanmıştır. Bu çalışmada, Birleşmiş Milletler’in Dünya Yatırım Raporu’nda (1998) ortaya koyduğu bu unsurlar temel alınarak, 1990-2011 döneminde, yükselen ekonomilerden Brezilya, Çin, Hindistan, Rusya, Meksika, Endonezya ve Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımları etkileyen faktörler panel veri analizi ile incelenmiştir. Analiz sonucunda, ev sahibi ülkelerin piyasa büyüklüğünün, dışa açıklığının ve ekonomik istikrarının doğrudan yabancı yatırımları etkilediği tespit edilmiştir.; Foreign Direct Investment means set of social and economic utility for host country as an increase in employment and economic growth, an efficient use of natural resources, a progress in technical knowledge and a decrease in trade deficit. In addition, for investors being able to use cheap inputs, being close to raw material resources and exploiting new markets are potential benefits of direct investment. Though there has not been a consensus on the determinants of foreign direct investment, it is generally accepted that it depends on the host country’s economic and political structures and even geographical features. The determining factors of foreign direct investment was analyzed in the United Nations Conference on Trade and Development World Investment Report (1998), which is one of the most comprehensive research about the issue, and it is divided into three main categories; economic factors, factors related to business facilitation and political factors. This study examines the factors determining foreign direct investment inflows to some of the emerging market economies; China, Brazil, India, Russia, Mexico, Indonesia and Turkey. Annual dataset from the period 1990 to 2011 is used and panel data analysis is employed. The variables are chosen based on the World Investment Report (1998). It is found that the host country’s market size, trade openness and economic stability have a significant effect on foreign direct investment inflows.
2014-01-01T00:00:00ZÖrgütsel Sessizlik ile Kişilik ve Yaşam Doyumu Etkileşimi: Kamu Sektöründe Bir Araştırma
https://hdl.handle.net/11421/76
Örgütsel Sessizlik ile Kişilik ve Yaşam Doyumu Etkileşimi: Kamu Sektöründe Bir Araştırma
Şimşek, Eylem; Aktaş, Hakkı
Bu çalışmanın amacı, örgütsel sessizlik, kişilik ve yaşam doyumu arasındaki etkileşimi araştırmaktır. Nicel paradigma temelinde, betimsel araştırma modeli, ilişkisel model ve karşılaştırmalı modeli içeren karma yaklaşım kullanılmıştır. İstanbul’da bir kamu işletmesi ve bir kamu üniversitesinde çalışan 185 katılımcıdan veri toplanmıştır. Veriler korelâsyon, varyans ve regresyon analizi yöntemleriyle incelenmiştir. Analiz sonuçlarına göre kabullenici ve savunmacı sessizlik arttıkça yaşam doyumu azalmaktadır. Savunmacı sessizlik yaşam doyumunda ki varyansın %3.4’ünü açıklamaktadır. Kişilik özellikleri dikkate alındığında, kabullenici sessizlik, dışa dönüklük (%17.8) ve yeniliklere açıklık (%2.6) tarafından; savunmacı sessizlik dışa dönüklük (%3.7) tarafından ve ilişkisel sessizlik sorumluluk (%4.8) ve yeniliklere açıklık (%2.6) tarafından yordanmaktadır. İçe dönüklerin daha çok kabullenici ve savunmacı sessizlik gösterme, sorumlu ve yeniliklere açık olanların ise daha çok ilişkisel sessizlik gösterme eğilimleri olduğu belirlenmiştir. İlişkisel sessizlik savunmacı ve kabullenici sessizliğe kıyasla daha olumlu kişilik özellikleriyle özdeşleşmektedir. Savunmacı sessizliğin yaşam doyumunda ki belirleyici rolü sessizliğin yalnızca kurumsal bir sorun olmadığını, bireyin tüm yaşamını olumsuz etkilediğini göstermektedir.; The purpose of this research is to explore the interaction of organizational silence with personality and life satisfaction. The quantitative paradigm, including descriptive, relational, and comparative models was employed. Data were collected from 185 participants in a public university and in a public enterprise in Istanbul. Data were analyzed by correlation analysis, analysis of variance, and multi regression techniques. The findings pointed out that as acquiscent and defensive silence increased, life satisfaction significantly decreased. Defensive silence explained 3.4% of the variance on life satisfaction. When focused on personality, acquiscent silence was predicted by extraversion (17.8%) and openness to experience (2.6%). Defensive silence was predicted by extraversion (3.7%). Pro-social silence was predicted by conscientiousness (4.8%) and openness to experience (2.6%). Introverts were more likely to experienc eacquiscent and defensive silence. Whereas those who have higher scores on conscientiousness and openness to experience show most probably prosocial silence. Prosocial silence was associated with more positively personality characters compared to acquiscent and defensive silence. The predictive role of defensive silence on life satisfaction stressed that silence was not only an organizational problem but also a problem affecting the whole life of the individuals in a negative way.
2014-01-01T00:00:00Zİnternet Sitelerinin İçerik ve Kullanılabilirlik Kalitelerinin Değerlendirilmesi
https://hdl.handle.net/11421/75
İnternet Sitelerinin İçerik ve Kullanılabilirlik Kalitelerinin Değerlendirilmesi
Çelik, Tolga
İçerik kalitesi ve kullanılabilirlik düzeyi, günümüzde İnternet sitelerinin en önemli sorunlarından biri olarak görünmektedir. İnternet kullanıcıları kontrolü çok zor olan bu sanal ortamda yaptıkları bilgi taraması sonucunda ulaştıkları verilerin doğru bilgi olup olmadığının tespiti konusunda yetersiz kalabilmektedirler. İnternet, taşıdığı benzersiz özellikler dolayısıyla herkesin serbestçe ulaşabildiği ve istediği her türlü veriyi aktarabildiği bir alan olduğundan buradaki mevcut bilginin kaliteli ve güvenilir olduğunu söylemek çok zordur. Bu sebeple özellikle bu konuda bilinçli ve bilgili olmayan kullanıcılar açısından bu kontrolsüzlük doğru bilgiye erişim konusunda ciddi bir tehdit unsuru olarak görünmektedir. Bu makale çalışması internet kullanıcılarının hem bu probleminin çözümüne yönelik bir yöntem önermek hem de internet sitelerinin kullanılabilirlik düzeyini belirleyebilmek amacıyla yazılmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde İnternet üzerindeki enformasyon kalitesinin belirlenememesi problemine değinilmiştir. Sanal ortamdaki enformasyonun çeşitliliği ve kalite belirsizliğinin yaratabileceği sorunlar öne çıkarılmıştır. İkinci bölümde bu soruna ilişkin yapılan literatür taraması sonucunda ulaşılmış internet site kalitesi ölçümleme modelleri anlatılmıştır. Üçüncü bölümde ise bir önceki bölümde anlatılan kalite ölçme yöntemlerinin yetersiz kaldığı noktalar vurgulanarak yeni bir kalite değerlendirme modelinin gerekliliği üzerinde durulmuştur. Son bölümde ise önerilen yeni kalite ölçümleme modeli kullanılarak, araştırma örneklemi olarak seçilen internet siteleri değerlendirilmiş ve bu değerlendirme sonucunda çeşitli bulgular elde edilerek, tespit edilen kalite problemlerine yönelik çözüm önerileri sunulmaya çalışılmıştır.; The ambiguity of the quality of information received from internet is accepted to be one of the major problems by the researchers working in this field. The users of internet are mostly alone and use this means which is quiet difficult to control uncounsciously. Because virtual media, due to its features, is an ambiance where everybody can reach freely and disseminate every type of data, it is difficult to assert that the data here is qualified and reliable. It can be said that this lack of control is a threat for unconcious and uninformed users. It is higly possible for a user to reach totally irrelevant results than the information expected to be reached. This dessertation is written to suggest a method for the solution of this problem. As the website quality measurement models are probed, imperfections and absences are observed and a new measurement model is thought to be necessary. The first part of the article probes previous studies and quality models on this field. Second part attempts to introduce a new and comprehensive quality measure model, taking into account the imperfections of the other models. The third and the last part of the article attempts to explore the quality of the virtual media by analysing a sample of websites under selected categories. This analysis determines the quantity of qualification under a title categorically and the quantity of qualification in the general sum total.
2014-01-01T00:00:00Z