Soyut resim sanatında ışık ve renk ilişkileri
Abstract
Renk denilen olgu, ışığın bir elementi olarak varlık kazanmaktadır. Nesnelerin üzerine düşen ışığın bir kısmı nesne tarafından emilir, geriye kalanı ve bize yansıyan ışığı ise nesnenin kendi rengini verir. Işık da ışın yansıtan bir enerjidir. Işığın boşlukta hareket etmesiyle oluşan farklı uzunlukta dalga boyları vardır. 20. Yüzyıl'da ortaya çıkan Soyut Resim sanatında ve daha önceki akımlarda renk ve ışık, resim sanatının vazgeçilmez bir öğesi olarak gerçeklik kazanmıştır. Ortaçağ resminde renk, simgesel bir anlatım gücüne dönüşmüştür. Rönesans sanatı ile birlikte simgeci ve sınırlı renk kuralı sona erer, ancak bu defa da rengin doğayı yansıtması ve açık-koyu ikilemi sınırlılığı gündeme gelmiştir. Rengin bağımsız bir anlatım aracına dönüşmesi Romantizm'le gündeme gelmiştir. Renk burada konudan ve biçimden soyutlanır ve ışık da parıltılı bir görünüm alarak hayal dünyasını yansıtır. 19. Yüzyıl'da Empresyonizm akımı ile birlikte renk ve ışık, resim sanatının aracı olmaktan kurtulup, başlıbaşına bir eleman olarak resim sanatının bir öğesi durumuna geçerler. Burada resmin tek gerçekliğini renk ve ışık titreşimleri oluşturmaktadır. Cezanne'ın konuyu ortadan kaldırına girişimi ve rengin sıcak-soğuk ilişkileriyle hacmi ortaya çıkarma çabası, Kübizm'in ortaya çıkmasında önemli bir etmendir. Analitik Kübizm'de çok yüzeyli ve tonal bir resim anlayışı vardır. Burada ışık, çok yüzeylilikten dolayı tek kaynaklı değildir. Sentetik Kübizm'de yüzeyler genişler, lokal renk anlayışı ortaya çıkar. Renk düz bir yüzey olarak tuvale uygulanır ve basık modle ortaya çıkar. Renk yüzeyleri nesne durumuna geçerek ışık da rengin kendisinden gelmeye başlar.
Collections
- Tez Koleksiyonu [52]