Atriyum fibrilasyonu olan olgularda kardiyoversiyondan sonra sinus ritmine dönenlerde sol atriyum fonksiyonları
Özet
Atriyum fibrilasyonu (AF), atriyumlarda dakikada 350-600 arasında düzensiz uyarının çıktığı, hemodinamik olarak etkili atriyal kontraksiyonların ortadan kalktığı ve kronik aritmiler arasında en sık rastlanan bir aritmi şeklidir. Romatizmal kalp hastalıklarının ve özellikle mitral darlığının (MD) seyri sırasında yüksek oranda görülmesi yanında atriyal septal defekt, kardiyomyopati, pulmoner emboli, koroner kalp hastalığı, kalp cerrahisi, tireotoksikoz ve perikardit seyrinde de oldukça sık görülmektedir1. Hiçbir nedene bağlı olmaksızın gelişen ve Lone diye de adlandırılan tipi, AF'lu olguların Brand2a göre % 10, Kopecky3ye göre % 2.2 sini oluşturmaktadır. Ayrıca, genellikle sağlam kişilerde görülebilen ve paroksismal seyreden tipi de bulunmaktadır. Genel populasyonda AF'nun görülme sıklığı, çalışmalara ve ülkelere göre değişmektedir. Onundarson ve ark.4, 32-64 yaş gurubunda rastgele seçtikleri 9067 kişiden sadece 25'inde (% 0.28) kronik AF tespit etmişlerdir. Brand2 ise rastgele takip edilen 30-62 yaş gurubundaki 5209 olguluk seride 376 AF (% 7.2) bildirmiştir. Aranov ve ark.5 daha yaşlı (yaş ortalaması 82) 588 rastgele seçilen kişide 67 AF (% 11) olgusu saptadılar. Yaşla beraber görülme sıklığı da artan AF, bazı yönleri ile büyük klinik öneme sahiptir. Bunlardan ilki, AF'un kalbin fonksiyonları üzerine olan etkisidir. AF'de atriyal kontraksiyonun ortadan kalkması, bu fonksiyonun ventriküler doluşa olan katkısının da ortadan kalkmasına neden olur. Bu da kardiyak out-put'da bir azalmaya neden olur6. Yine, AF'da görülen ventrikül yanıtındaki düzensizlik de ventriküllerin ekonomik çalışmasına engel olur7. Ayrıca, önceden atriyo-ventriküler iletimi bloke edilmemiş olgularda, AF ilk geliştiği anda genellikle hızlı bir ventriküler yanıta neden olur. Meydana gelen taşikardi ile özellikle kompanse halde bulunan olgular semptomatik hale gelirler veya mevcut yakınmaları daha da artar. AF'un diğer bir önemli problemi ise sık olarak sistemik trombo-embolik neden olmasıdır. 1960 yılında Goldman8, kronik AF'lu olguların % 30'unda bir veya birkaç ciddi embolik hadise oluştuğunu, MD olgularında meydana gelen embolilerin % 90'ının AF'lu hastalarda meydana geldiğini belirtmiş ve romatizmal kalp hastalıklarında ölümlerin % 10-20'sinin emboliden kaynaklandığını göstermiştir.
Bağlantı
https://hdl.handle.net/11421/7539
Koleksiyonlar
- Tez Koleksiyonu [152]