Sayı: 22 (2022)Haziran 2022https://hdl.handle.net/11421/269022024-03-28T08:10:16Z2024-03-28T08:10:16ZTamperamanın tarihçesine kısa bir bakışKalender, CanerAkgül Barış, Dolunayhttps://hdl.handle.net/11421/269242022-12-01T11:56:17Z2022-01-01T00:00:00ZTamperamanın tarihçesine kısa bir bakış
Kalender, Caner; Akgül Barış, Dolunay
Bu çalışma bir derleme makalesi olup, piyano ve sabit perdeli çalgıların akort sistemi olarak bilinen eşit tamperemanın tarihsel gelişim sürecini incelemeyi amaçlamaktadır. Tampereman, kısaca müzikal aralıkların doğal (Just Intonation) dizideki karşılıklarından belirli oranlarda değiştirilmesi şeklinde tanımlanmaktadır. 1300’lü yılların sonu itibariyle klavyeli çalgıların çoğunda seslerin tampere edildiği bilinmektedir. Yazılı olarak tarifi yapılan ilk yöntem, “ara-ses” adı verilen tamperemandır. Bu yöntemde üçlülerin doğal veya doğala yakın olmasına önem verilmiş, öte yandan beşliler bir miktar pesleştirilmiştir. Ara-ses tamperemanında bazı aralıklarının aşırı tiz veya pes olması ve kullanılamayan tonalitelerin bulunması düzensiz tamperemanların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Düzensiz tamperemanlarda aynı isimli birden fazla aralık bulunmasına rağmen, tüm tonların kullanılabilir olması sebebiyle, bu yöntem iki yüzyıl kadar klavyeli çalgılarda uygulanmıştır. Ara-ses tamperemanı ve düzensiz tamperemanlar kullanılırken dahi, eşit tamperemanın önemi ve gerekliliği teorisyenlerin hep savunduğu bir konu olmuştur. Eşit tampereman 1570’li yıllarda perdeli çalgılarda uygulanmaya başlamış, klavyeli çalgılarda ise çok daha geç tarihlerde kabul görmüştür. 1876 yılında Alexander J. Ellis’in ortaya koymuş olduğu cent sistemi eşit tamperemanın hesaplanmasında dönüm noktasıdır. 20. yüzyılda uluslararası sanat müziğinde 12 ton müziğinin yaygınlaşması ile eşitsiz tamperemanların sonu gelmiş, klavyeli ve perdeli çalgılar için ortak bir akort sistemi olarak kabul görmüştür.
2022-01-01T00:00:00ZEtkileşim kavramı ve etkileşimli infografikte tasarım geliştirme süreciSezer, AyşegülKahraman, Mehmet Eminhttps://hdl.handle.net/11421/269232022-12-01T11:56:10Z2022-01-01T00:00:00ZEtkileşim kavramı ve etkileşimli infografikte tasarım geliştirme süreci
Sezer, Ayşegül; Kahraman, Mehmet Emin
Etkileşimli medya ortamlarında, kullanıcılar ve nesneler arasında bir etkileşim meydana gelirken bir iletişim de oluşmaktadır. Bunun sonucunda etkileşim, bir iletişim vazifesi görmekte ve iletişimin var olduğu alanda tasarımda etkileşimle bağlantılı bir ilişki içerisine girmektedir. Bilgisayar ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen yenilikler etkileşim kavramının çalışma alanının genişleyerek, hayatın merkezine ilerleyip yaygınlaşmasına sebep olmuş ve bu durum, bu kavramın farklı başlıklar altında ele alınmasını sağlamıştır. Bu başlıklardan bir tanesi olan etkileşimli infografik, kullanıcıya fazla bilginin sunulması imkanını sağlayan ve aynı zamanda onlara veri üzerinde kontrol imkanı sunarak, kendilerine sunulan bilgiyi hızlı anlayabilmelerini amaçlayan ortamlardır. Kurulan etkileşimin sağlıklı ve anlaşılır bir biçimde kurgulanmasında tasarım süreci, hedef kitlenin algı düzeyine göre işlevsel bir çalışma ortaya koyulması açısından önemlidir. Bu süreçle birlikte tasarımın oluşturulmasında kullanılan gestalt ilkeleri, kullanıcıların tasarım ortamındaki farklı elemanları birbirleri ile ilişkilendirebildikleri etkili ve verimli bir tasarım ortamı oluşturulabilmesinde önemli rol oynamaktadır. Bu çalışmada öncelikle etkileşim tasarımında gestalt algı ilkeleri ve tasarım geliştirme süreci üzerinde durulmuş ve ele alınan etkileşimli infografik uygulamalar, bu ilkeler ve etkileşim tasarım süreci ışığında değerlendirilmiştir. Etkileşimli infografikte tasarım geliştirme sürecinin ve gestalt algı ilkelerinin önemini ortaya koymak amaçlanmıştır, bu noktada çalışmanın literatüre katkıda bulunacağı düşünülmektedir.
2022-01-01T00:00:00ZSanatta iş birliği: işbirlikçi baski atölyesi ve usta baskıcıGündoğdu, Doğuhttps://hdl.handle.net/11421/269222022-12-01T11:56:02Z2022-01-01T00:00:00ZSanatta iş birliği: işbirlikçi baski atölyesi ve usta baskıcı
Gündoğdu, Doğu
Yazılı tarihin öncesine dayanan baskı, başlarda yalnızca bir çoğaltım aracıyken sanatsal kullanımı ile zamanla doğrudan sanatsal ifade araçları arasına girmiştir. Grafik sanatların temelini oluşturan baskı resim; ciddi teknik bilgiye ayrıca yüksek kurulum ve işletme maliyetleri olan atölyelere ihtiyaç duymaktadır. Bu durum, baskı resmi pek çok sanatçı için erişilmez hale getirmekte ve baskı resmi aşırı geleneksel bir üretime dönüştürmektedir. İşbirlikçi baskı atölyesi ve usta baskıcı fikri, baskı resim alanında çağdaş baskıların üretilmesi konusunda ciddi bir etkiye sahip olmuştur. Baskı teknikleri konusunda teknik bilgi ve becerisi yeterli olmayan ya da baskı atölyelerine erişimi olmayan sanatçılar için; işbirlikçi baskı atölyeleri ve usta baskıcılar farklı disiplinlerden sanatçıların baskı alanında işler üretebilmesine olanak veren kurumlardır. Tarih boyunca işbirlikçi baskı atölyeleri, baskı resmin gerçek potansiyelini açığa çıkartmaya yardımcı olmuş ve baskı resmin geleneksel tavrından sıyrılarak, çağdaş sanatın üretim araçlarından biri haline gelmesine katkı sağlamıştır. Bu makale; baskının geleneksel tavrından nasıl sıyrılabileceğini araştırmaktadır ve çağdaş sanattaki potansiyelini açığa çıkartmak amacıyla çalışan baskı atölyelerinin çalışma modellerini ve usta baskıcı ile iş birliği fikrini incelemiştir. Çalışmada, baskı resmin çağdaş sanat piyasasında nasıl bir işleve kavuşabileceği tartışılmıştır.
2022-01-01T00:00:00ZDesign for emotional durability: the case of household light designEren, Gizem Hediyehttps://hdl.handle.net/11421/269212022-12-01T06:04:55Z2022-01-01T00:00:00ZDesign for emotional durability: the case of household light design
Eren, Gizem Hediye
Designers’ hands-on experience in research through design process contributes them to produce and share knowledge from their own design practices. In this study, the primary purpose was exploring sustainable design concepts and developing solutions for improving the product lifespan of household light with research through design process. With a particular focus on “emotionally durable design”, “product personalisation”, and “localisation” were considered fruitful concepts. The do-it-yourself (DIY) approach, which means that users participate in production, and the halfway product rationale, which leaves space for users to complete the production, were the concepts used in personalisation. The outcome of the research through design process was a wall lamp manufactured with different scales of production, involving personalisation features facilitated by DIY and halfway product rationale. For “localisation”, different scales of production opportunities were explored, and a design kit as a halfway product was considered as a sustainable design solution. DIY approach was benefited for producing complementary lace lampshade. In the design for sustainability framework, it is seen that experimenting and engaging with locally available materials and manufacturing capabilities in the research through design process nurtured developing sustainable design solutions.
2022-01-01T00:00:00Z