Makale Koleksiyonu
https://hdl.handle.net/11421/1957
Article Collection2024-03-28T08:31:34ZII. Dünya Savaşı Sırasında Karaçay-Balkarlı Mülteciler Tarafından Yazılmış Birkaç Küy (Ağıt)
https://hdl.handle.net/11421/14092
II. Dünya Savaşı Sırasında Karaçay-Balkarlı Mülteciler Tarafından Yazılmış Birkaç Küy (Ağıt)
Koçkar, Ijaeva Roza; Koçkar, M. Tekin
Karaçay-Balkar halkının sözlü edebiyat geleneğinin önemli bir bölümünü oluşturan Küy'ler (Küuler- Ağıtlar) genellikle bireysel olaylar etrafında oluşmasına rağmen tarihsel olayların da vurgulanmasıyla birlikte küuün söylendiği dönemdeki toplumsal olaylarla ilgili de bilgi vererek halkın tepkisini dile getirmektedir. Tarihsel süreç içerisinde Karaçay-Balkar halkı arasında söylenen "Kanamat", "Tatarkan", "Gapalau", "Atabiyni Cırı", "Bekbolatnı Cırı", "Hacibiyni Cırı", "Köçgünçülüknü Cırı" gibi küuler söylendikleri dönemin önemli olayları ile ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedirler. II. Dünya Savaşı sırasında çeşitli nedenlerle ata yurtlarını terk ederek "mülteci" durumuna düşen Adige-Kabardey, Çeçen-İnguş, Dağıstanlı ve Osetler gibi diğer Kafkasyalılar ile birlikte bazı Karaçay-Balkarlılar, yaşadıkları olayları, duygu ve düşüncelerini sözlerine dökerek günümüze aktarmaya çalıştılar. Bu makalede II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında yazılmış birkaç Küy ikinci kişilerden derlenerek ele alınmıştır; Küy's (laments) are a significant part of Karachay-Balkar peoples verbal literature traditions. They are generally about personal incidents but they also include historical events, so they give information about the social events and reactions of the people at the the time it was sung.In the historical process The küy's songs among the Karachay-Balkar people like, "Kanamat", "Tatarkan", "Gapalau", "Atabiyni Cırı", "Bekbolatnı Cırı", "Hacıbiyni Cırı, "Köçkünçülüknü Cırı" give detailed information about the important events of the period they were sung. During the II. World War, Karachay-Balkar's had to abandon their native country and became refugees with other Caucausus people like Adige-Kabardian, Chechen-Ingush, Daghestani and Ossetians. Some of these Karachay-Balkar's narrated their feelings and thoughts and the situation they were in and help them reach today. Some of the Küu's has been compiled from derivative people and adressed in this article
2017-01-01T00:00:00ZTürk Edebiyatı Bu (mu?) dur. TEDA Projesi Kapsamında Rusçaya Çevrilen Yapıtlar
https://hdl.handle.net/11421/14093
Türk Edebiyatı Bu (mu?) dur. TEDA Projesi Kapsamında Rusçaya Çevrilen Yapıtlar
Gümüştüs, Banu N; Denissova, Nilüfer
Bu çalışma TEDA Projesi kapsamında Rusçaya yapılan çevirilerin listesini incelemekte ve iki odak noktası içermektedir. İlk bölümde Rusça listesi, ilk önce aynı proje kapsamındaki İtalyanca ve Lehçeye çeviri listeleriyle daha sonra ise NOTOS Dergisi tarafından 2014 yılında hazırlanan 'Türk Edebiyatının 40 Klasiği' listesiyle karşılaştırılmıştır. Üç ülkenin diline yapılan çeviri seçkilerinin yapıt bazında birbirinden neredeyse tamamen farklı olduğu anlaşılmıştır. Rusça listesinin Türk Edebiyatının çeşitliliğini yansıtmakla birlikte klasik olarak ilk akla gelen bazı yapıtlara yer vermediği ve bu nedenle tutarlı ve eşit nitelikli olmadığı anlaşılmıştır. Kapak tasarımları ise bir yazarın ve dolaylı olarak bir ülke yazınının imgesini oluşturan önemli bir yanmetinsel öğe (Genette, 1997) olarak kabul edilmiştir. Sonzogni (2011) tarafından önerilen yaklaşımla kapak tasarımları bir göstergelerarası çeviri (Jacobson, 1959) olarak ele alınmış, yapıtın içeriğiyle oluşturduğu eşdeğerlik düzeyi açısından sorgulanmıştır. Kapaklarda iki farklı yöntemle oluşturulan 'Doğulu' bir imgenin kullanıldığı, bu seçimin çoğunlukta ekonomik kaygılarla yapıldığı ancak kaçınılmaz olarak ideolojik bir etki yarattığı sonucuna varılmıştır. İki ülkenin uzmanlarından oluşan bir komisyonun hazırlayacağı bir çekirdek liste ve çevirilerin görsel sunumu konusunda Türk tarafının da söz sahibi olması tespit edilen sorunların olası çözümlerden bazıları olarak önerilmiştir; This paper focuses on the literary translations into Russian within the scope of the TEDA Project. In the first part of the paper we attempt to evaluate how well the list of Russian translations represents the Turkish literature. To this end, we perform the comparative analysis of the lists of Russian, Italian and Polish translations published within the scope of the same Project and the '40 Turkish Classics' list offered in 2014 by NOTOS, a well-established Turkish literary journal. The difference between the lists is significant; not even a single work has been translated into all of the three languages together. While in general the Russian list succeeds to represent the variety of the Turkish Literature, it does not yet include certain major works usually considered as classics. These findings may indicate the absence of a core list prepared by an expert international committee, as well as the fact that the choice of works for translation is left mostly to the target party. In the second part of the paper we focus on the cover design as one of the main representative paratextual elements of a book (Genette, 1997). Relying on the 'grid' developed by Sonzogni (2011), we accept the cover design as an intersemiotic translation (Jacobson, 1959) and attempt to evaluate its equivalence. We conclude that by using two different methods the cover designs create an 'oriental' image of the Turkish Literature, usually irrelevant to the content of a book. This choice, which may be accounted for by financial concerns of a publisher, inevitably has a certain ideological impact. The mandatory list of works prepared by experts of both parties involved and a stronger control of the source party over the visual representations of the translations are offered as possible solutions for the problems.
2016-01-01T00:00:00ZEski Slavca ve Rusça Çevirilerin Özellikleri
https://hdl.handle.net/11421/14091
Eski Slavca ve Rusça Çevirilerin Özellikleri
Şener, Leyla
Eski Slav ve Rus edebiyatının büyük kısmı çevirilerden oluşur. Çeviriler sayesinde Slav dünyası başta Bizans ve Roma kültürü olmak üzere, Mısır, Suriye, Filistin gibi Uzak Doğu devletlerinin kültürünü de tanıma fırsatı elde eder. Çeviriler Slav ve Rus halklarına dünya tarihinin akışında kendi yerini belirlemeye yardım eder. Rusya'da çeviri faaliyetleri çok eskilere dayanır. IX. Yüzyılda Kiev Rusya'sında yazı kültürüyle birlikte çeviri faaliyetlerin de temeli atılmıştır. Diğer Ortaçağ Avrupa devletlerinde olduğu gibi Rusya'da da çevirinin ve edebiyatın başlangıcı Hıristiyanlığın kabulüne bağlıdır. Ancak bu çevirilerin çoğu Rusya'da yapılmamıştır ve çevirileri yapanların büyük bir kısmı Rus asıllı değildir. Ayrıca çevirinin yapıldığı dil de halkın kullandığı Eski Rusça değildir, çeviriler Slavların ortak kullandığı yazı dili, Eski Slavcaya yapılmaktadır. Rusya, Hıristiyanlığı 988 yılında Kiev Prensi Vladimir'in emriyle kabul etmiştir. Söz konusu dönemde Rusya'nın güney komşularıyla, yani Bizans ve Bulgar devletleriyle ticari ve siyasi ilişkileri artmıştır. O döneme dek başta Bulgaristan olmak üzere öteki Slav devletlerinde genelde Grekçeden Eski Slavca'ya hatırı sayılır sayıda çeviri yazıları mevcuttur ve bunlar hâlihazırda Kiev Rusya'sına geçmiştir. Çalışmamızda bu bilgiler ışığında Eski Rusça ve Eski Slavca çevirilerin özelliklerini incelemeye gayret ettik. Bununla birlikte bir eserin çeviri olup olmadığını, çevirinin hangi dilden, nerede ve ne zaman yapıldığını belirlemenin yöntemleri üzerinde durarak, Eski Rusya'da çeviri anlayışını ortaya koymaya çalıştık; Most of the ancient Slavic and Russian literatures are composed mainly of translation. By courtesy of these translations Slav world had the opportunity to meet the cultures of particularly Byzantine, Roman and the cultures of Far East countries such as Egypt, Syria and Palestine. Translations help Slavic and Russian people to determine their place in the course of world history. In Russia translation activities are based on ancient times. In the 9th century Kiev Russia the foundations of translation activities were established in with the writing culture. As in other medieval European countries, also in Russia the beginning of translation and literature depends on the acceptance of Christianity. But most of these translations were not translated in Russia and the many of these translators were not Russian by birth. Furthermore; the language of the translations was not the primary ancient Russian language, translations were translated into the ancient Slav language which was the common writing language between Slav public. Russia accepted Christianity by the order of Vladimir Prince of Kiev in 988. At the material time political and commercial relations of Russia between her South neighbouring countries, namely; Byzantine and Bulgarian countries showed improvements. Until that period of time particularly in Bulgaria and in other Slav countries were existed respectable amount of translations which were generally translated the ancient Greek language into ancient Slav language. And they were transferred to Kiev Russia. Based on these results, we aimed to analyze the properties of ancient Russian and ancient Slavic translations. At the same time, we emphasized the methods of determining whether a literary work is a translation or not, and from which language, where and when it is translated. In this manner we tried to investigate comprehension in ancient Russian translations
2013-01-01T00:00:00ZRus ve Türk Dil Dünya Görüşünde "Dağ" Kavramı (Kültürdilbilimsel Analiz)
https://hdl.handle.net/11421/14087
Rus ve Türk Dil Dünya Görüşünde "Dağ" Kavramı (Kültürdilbilimsel Analiz)
Saraç, Hakan
20. yüzyılın sonlarından günümüze kadar dilbilim çalışmalarının ana konusu dil ve kültür etkileşim sorunlarının çözümü olmuştur. Bu problemlerin çözümünde dilbilimciler toplumların dil dünya görüşlerinde yer alan evrensel ya da ulusal-kültürel değer ve imgeleri incelemişlerdir. Bu çalışmada dağ kavramının Rus ve Türk halkı tarafından algılanışı ve bu algıların her iki toplumun diline yansıma şekilleri kültürdilbilimsel analiz yöntemiyle aydınlatılmaya çalışılmaktadır. Analiz materyallerini dağ sözcüğünü içeren Rusça ve Türkçe deyimler oluşturmaktadır. Dağ sözcüğünün bu deyimlerde sahip olduğu kültürel anlamlar ortaya çıkarılmakta ve betimlenmektedir. Bunun dışında, çalışmanın sonunda kültürler arası diyaloglarda her iki dil ve kültür taşıyıcıları arasında oluşabilecek olası iletişim sorunlarının önüne geçilmesi için elde edilen sonuçlar değerlendirilerek önerilerde bulunulmuştur.; From the end of the 20th century till today, the study subject of linguistics researchers has been solution of the language and culture interaction problems. For effectual and simple solutions, linguists have pursued a goal to research into universal and national-cultural values and images existing within the linguistic view of the World of diversified societies. İn this context, how mountain concept is perceived by Russian and Turkish folks and then in what way these perception reflect on the language of both communities are identified through culture linguo-culturogical analysis method actualised in linguistics groups. Analysis material consists of Russian and Turkish idioms based on the "mountain" lexis in the carefully selected idioms are brought out and described. Apart from that, in order to prevent probable communication mishaps between the persons of both country, data acquired in the end of the study are interpreted and a set of suggestions are mase.
2016-01-01T00:00:00Z