dc.description.abstract | Osmanlı Devleti'nde, dil, din serbestisine sahip olarak Ortodoks Patrikhanesi'nin yönetimine bağlı kılınan Rumlar, otonom bir yönetim şekli altında yaşadılar. Bu sayede ulusal kimliklerini koruyabildiler. Zamanla imparatorluk içindeki diğer etnik unsurlardan farklı olarak Osmanlı yönetim sistemi içinde önemli mevkilere getirildiler. XVIII. yüzyıla kadar Osmanlı yönetimini, bir Hristiyan devlet yönetimine tercih ederlerken, özellikle bu yüzyılın ikinci yarısından sonra tam tersi bir tutum içine girdiler. Osmanlı egemenliği altında yaşadıkları dönemlerde, batı kültür ve uygarlığı ile temaslarını sürdüren Rumlar, özellikle Fransız Devrimi'nden sonra, Avrupa uygarlığının kaynağı olan bir mirasın varisleri olduklarını düşünür oldular. Bu şekilde çeşitli etkenlerle oluşmaya başlayan ulusal bilinç, XVIII. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan Rum burjuva sınıfı tarafından geliştirildi ve geniş kitlelere ulaşması sağlandı. Bağımsız bir yaşam için, kendi devletlerinin çıkarları doğrultusunda Rusya ve Fransa tarafından da desteklenen Rumlar, 1821 yılı Mart ayında Eflak ve Boğdan'da ilk ayaklanmayı başlattılar. Ardından da Mora'da ayaklandılar. Bu sırada Tepedelenli Ali Paşa isyanını bastırmakla uğraşan devlet, Eflak-Boğdan isyanını kısa sürede bastırdığı halde, Mora'da aynı başarıyı gösteremedi. Bir yandan bölgeye yapılacak askeri harekatları düzenlerken, diğer yandan da bir dizi önlem alıp, İstanbul ve Anadolu'ya sıçramasını engellemeye çalıştı. Ancak buna rağmen, Mora Yarımadası ve Ege adalarındaki isyanın giderek yaygınlaşmasını engelleyemedi. Padişah II. Mahmud, kendi güçleriyle isyanı bastıramayacağını anlayınca Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Paşa'dan yardım istedi ve ancak bu sayede isyan büyük ölçüde yatıştırılabildi. Mora, neredeyse bir kez daha fethedildi. Fakat bu sırada, Avrupa devletlerinin, birbirleri lehine olacak herhangi bir çözümü engellemek için müdahalede bulunmaları, Osmanlı Devlet'ni bir başka sorunla yüz yüze getirdi. Rusya ve İngiltere'nin, Mora'da yaşayan Rumlar'a özerklik verilmesi doğrultusundaki baskılarına direnen devlet, Navarin'de Osmanlı-Mısır donanmasının yakılması, ardından da Rusya ile yapılan fakat yenilgiyle biten savaş sonunda, Osmanlı Devleti'ne vergi ile bağlı bir Yunan Devleti'ni, Edirne Antlaşması ile kabul etmek zorunda kaldı. Daha sonra, bu sonuçla yetinmeyen ve bağımsız bir Yunanistan'ı çıkarlarına daha uygun bulan İngiltere'nin çabalarıyla oluşturulan, bağımsız Yunan Krallığı'nı da tanımak zorunda bırakıldı. Böylece Rumlar, Osmanlı Devleti'nden ayrılarak devlet kuran ilk ulus olurken, Osm | en_US |