Küreselleşme ve eriyen kolektif aidiyetler
Künye
Imıl, M. (2019). Küreselleşme ve eriyen kolektif aidiyetler. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 19 (Özel Sayı), 73-88.Özet
Kimilerine göre kökleri çok daha kadim zamanlara götürülebilen küreselleşme, açgözlü
endüstriyel toplumun literatüre kazandırdığı bir kavram olarak 3’üncü dünya ülkelerinde her
geçen gün daha fazla etki ve ağırlığını hissettirmektedir. Dilleri, dinleri, kültürleri, yüzleri,
mimikleri, renkleri ve kimlikleri yutarak, öğüttüğü her şeyi biçim, form ve tanımlarından
arındıran küresel değirmen, dokunduğu her varlık ve bilgi türünü tektipleştirme konusunda son
derece ustaca hareket etmektedir. Onun karşısında en güçlü kolektif hafızalar bile silinmekte, en
kadim kültürlerin binlerce yıllık birikimi bir kalemde tozlaştırılarak, her gün yeniden üretilen
postmodern ve tek kullanımlık değerler, günübirlik yaşanmak suretiyle her yeni güne yeniden
başlayan öncesiz ve sonra kaygısı taşımayan geniş kitleler peydahlanmaktadır. Söz konusu
kitleler, yaygın kitle iletişimi sayesinde kolay manipüle edilebilen, farkına varmadıklarından
şikâyet etmedikleri ekonomik ve sosyal sömürü süreçlerine teşne, bir taraftan kimliksizliğin bütün
özelliklerini barındırırken diğer yandan mikro kimliklerin savaşçıları olma konusunda son derece
hevesli topluluklar olarak her geçen gün çoğalmaya devam ediyorlar. Bu rüzgârın karşısında
direnmeye çalışan milli ve dini kimlikler ise ne yapılması gerektiğine tam olarak karar
veremediklerinden olsa gerek, düzensiz savunma hatlarıyla cılız direnişler göstermeye
çabalıyorlar. Bilginin ve paranın sınır aşan yayılımı, özellikle ulusları ve dinleri birbirine
benzeterek renksizleştirirken, direnen milli kimlikler ve özelde İslam dini, aynı zamanda alt
kimliklerini/gruplarını canlandırmak suretiyle çıkarılan bel altı saldırılarla içeriden
kuşatılmaktadır.
Bu kör döğüşü ve süreğen saldırı karşısında ulus-devlet yapısı ve İslam din dairesine düşen
öncelikli görev, tüm bileşenlerini postmodern bir zeminde yeniden değerlendirmek suretiyle doğru
tanımlanan bir hasma uygun araçlarla karşılık vermekten ibarettir. According to some, globalization, whose roots can be traced back to ancient times, is becoming
more and more felt in the 3rd world countries as a concept brought by greedy industrial society to
the literature. By absorbing languages, religions, cultures, faces, facial expressions, colors and
identities, the global mill cleans everything that it grinds from shapes, forms and definitions, and
acts very skillfully in standardizing every type of being and knowledge it touches. Even the most
powerful collective memories are erased, thousands of years of accumulation of the most ancient
cultures are written off, postmodern and disposable values that are reproduced every day, and
before and after the beginning of each new day, large masses that do not have any concern have
been revealed. These masses continue to multiply day by day as highly enthusiastic communities
about being the fighters of micro-identities on the one hand while being subjected to economic and
social exploitation processes which are easily manipulated by widespread mass communication
and which do not complain that they are not aware of. The national and religious identities that
try to resist under this circumstances may not be able to decide exactly what to do, but they try to
show weak resistance with irregular lines of defense. While the transboundary spread of
knowledge and money discolors especially nations and religions, resisting national identities and
Islamic religion in particular have been besieged by under-attack attacks to revive subidentities/groups, at the same time.
Against the ongoing attack and at cross purposes, the nation-state structure and the primary duty
of the Islamic religious department is to respond to a correctly defined hostile by means of reevaluating all its components on a postmodern basis.