İnsan doğa ilişkisi bağlamında 1960 sonrası sanatta doğaya yönelimler
Abstract
1960 sonrası Arazi Sanatı ve Ekolojik Sanatın çıkış noktası ve temelleri doğa felsefesine dayandırılmıştır. Bu sanatların doğa ile kurmuş olduğu bağların çözümünde, doğada süregelen ilişkilerin tümünü kapsayan doğa felsefesinden yararlanılmış, doğa tanımı ile bağlantılı olan, çevre ve ekoloji tanımları yapılmış, insanın doğada yaratmış olduğu tahribatın etkilerinden bahsedilmiştir. İkinci bölümde, tarihsel süreçte insan ve doğa ilişkilerinin temelleri çevre sosyolojisi çerçevesinde araştırılmış ve incelenmiştir. Bu araştırmada, tarihsel süreçte toplum ve doğa ilişkilerinin arka planında yer alan üç genel toplumdan söz edilmiştir. Bu toplumlar; avcı toplayıcı (ilkel toplumlar), tarım toplumları (uygar toplumlar) ve endüstriyel toplumlar (modern toplumlar) olarak tanımlanmaktadır. Toplumsal hiyerarşinin doğa algısını nasıl şekillendirdiği ve insan merkeziyetçi toplum düzeninin doğayı nasıl araçsallaştırdığı ortaya çıkmıştır. Derin ekoloji felsefesinde yer alan insan merkeziyetçi bakış açısından yola çıkılarak, insanın doğa üzerinde sömürü ve tahribatıyla paralellik olduğu saptanmıştır. Derin ekoloji, insan ve doğa ilişkisine dair çevre krizleri ve ekolojik felaketleri vurgulayan bir yaklaşım sunmuştur. İlksel değerlere dayanan bu tutum, insan merkeziyetçi yaklaşım ve tek tanrılı dinlerin söylemleriyle ekolojik krizlere dayandırılmıştır. Sanatsal uygulamalara esin kaynağı olan ve birçok kültürün temelinde yatan doğa, toplumsal yaşam biçimleriyle birlikte değişime uğramıştır. 1960 sonrası gelişen sanat anlayışı ve formları doğanın ve insanın sömürülmesine karşı tepkisel bir tutumla şekillenmiştir. Sanatçılar, yeryüzünde farkındalık yaratmak, iyileştirmeler yapmak adına bu eylemlerini doğa üzerinde çalışmalar yaparak gerçekleştirmişlerdir. Bu dönemin toplumsal hareketleri, doğanın bir bütün olduğu bir sistem olarak, çevreye duyarlı kültür ve sanat formlarının bir araya gelmesinde etkili olmuştur.
Collections
- Tez Koleksiyonu [39]