Muhafazakar basında hegemonya uğrakları : 12 Eylül 2010 referandumu ve yeni anayasa tartışmaları
Özet
Muhafazakârlık üzerine tartışmalar Cumhuriyetin kuruluşundan beri yapılmaktadır. Kendini muhafazakâr demokrat bir parti olarak tanımlayan AKP’nin 2002 yılında iktidara gelmesiyle beraber sosyal bilimlere ait disiplinlerde bir araştırma nesnesi olarak muhafazakârlığa olan ilgi artmıştır. Bu çalışma muhafazakâr söylemin muhafazakâr gazetelerin köşe yazarlarınca nasıl kurulduğuna odaklanmıştır. Bunu yaparken Laclau ve Mouffe’un Gramsci’nin hegemonya kavramını radikalleştirerek kullandıkları ve ucu açık bir süreç olarak ele aldıkları şekliyle hegemonya kavramını kullanmıştır. Muhafazakâr hegemonya bir oluş ve eklemlenme ilişkileri pratiği içinde ele alınıştır. Çalışma bu yönüyle muhafazakâr hegemonyaya alternatif bir bakış açısı geliştirmeye çalışmıştır. Çalışma iki temel uğrak üzerinden yapılandırılmıştır. İlkin, muhafazakâr hegemonyanın bütünüyle tesis edildiği bir tarihsel moment olan 12 Eylül 2010 Referandumu incelenmiştir. 1 Eylül ve 20 Eylül 2010 tarihleri arasında Yeni Şafak ve Zaman gazetelerinin köşe yazarları incelenmiştir. İkinci bir tarihsel uğrak olarak da muhafazakâr hegemonyanın bir dizi tarihsel olayla kırılganlaştığı bir dönem olarak yeni anayasa yapım çalışmaları ele alınmıştır. Yeni anayasa yapım çalışmalarının sürdürüldüğü 20 Ekim 2011 ile 26 Aralık 2013 tarihleri Yeni Şafak ve Zaman gazetelerinde çıkan köşe yazıları Laclau ve Mouffe’un söylem kuramlarından yararlanarak analiz edilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın sonunda özellikle 12 Eylül Referandumu sırasında biri sivil İslam geleneğinden gelen Zaman gazetesi, diğeri siyasal İslam geleneğinden gelen Yeni Şafak gazetesi köşe yazarlarının yazıları arasında tam bir koşutluk ve fikir birliği olduğu görülmüştür. İki yıl süren yeni anayasa çalışmaları sırasında ise bu fikir birliğinin özellikle başkanlık sistemi teması çerçevesinde ayrışmaya başladığı gözlenmiştir. Bu durum da muhafazakâr hegemonyanın ucu açık bir süreç olarak farklı eklemlenme ilişkilerine olanak sağlayacak bir biçimde işlediğini kapalı ve sonsuz bir sistem olmadığını göstermektedir.
Bağlantı
https://hdl.handle.net/11421/7708
Koleksiyonlar
- Tez Koleksiyonu [45]