dc.description.abstract | Yaşamın sonu, biyolojik fonksiyonların durması şeklinde tanımlanan ölüm, deneyime dair bilgi edinilmediğinden insanın en büyük bilinmezliği, korkusu ve karşısında çaresiz kaldığı bir olgudur. Tam bu noktada din, ölüm ve ölüm ötesini açıklamaya çalışmış, birey ve toplumu rahatlatan, inanç sistemleri içerisinde yapılan belirli davranışlar dine yaslanarak geliştirilmiş, gelenekler, ritüeller ve ritüel nesneleri ortaya çıkmıştır. Söz konusu davranış pratiklerinin aktarımında ise seramik sanatı aktif bir rol oynamıştır. Antik dönemlerden çağdaş döneme uzanan zaman boyunca ölüm algısı değişiklik gösterdiğinden seramik sanatında ele alınış biçimi, amacı da değişiklik göstermiştir. Ölüm, Anadolu coğrafyasının toplumsal belleğinde yer edinmiş yaradır. Bu toplumsal gerçeğin; psikolojik, sosyolojik, kültürel yansımaları vardır. Geçmiş dönemlerde ölüm ve yas pratikleri doğrultusunda kullanım görmüş veya üretilmiş seramik objeler, mezarlar Anadolu'nun zengin kültürel dokusunun ve ölüm ötesi inancının simgesel anlatımını üstlenmişlerdir. Birçok din ve inanç sistemine sahne olan Anadolu, ölüm kavramına çok farklı açılardan yaklaşmış ve farklı davranış biçimleri geliştirmiştir. Ölüme dair inancın ve algının ifadesi olan gelenek ve ritüeller, Anadolu coğrafyasının zengin kültürel yapısının da göstergeleridir. Seramikten yapılmış mezarlar, ritüel nesneleri ve ölü hediyeleri Anadolu'da ölü kültünde seramiğin yerinin önemini göstermektedir. Çağdaş Seramik Sanatında ise ölüm, salt sanat üretimi doğrultusunda kullanılan önemli temalardan biri olmuştur. | en_US |