dc.description.abstract | Gelişmekte olan ülkeler ; ödemeler dengesi açıkları ve enflasyon sorununu gidermek için ortodoks ve heterodoks adı verilen IMF önerileri doğrultusundaki istikrar programlarını uygulamaya koymaktadırlar. Ortodoks istikrar programları, para arzının kontrol altına alınması, kamu açıklarının azaltılması, döviz kurunun devalüasyonunu içerirken, heterodoks istikrar programları ise fiyat ve ücretlerin dondurulması, sabit döviz kurları ve bütçe açıklarını ortadan kaldırmak ve yardımcı olarak parasal reform amacıyla mali disiplin sağlanmasını içerir. Arjantin, Brezilya, Meksika, İsrail ve Güney Kore gibi ülkeler istikrar programları uygulamışlar, Latin Amerika ülkelerinin uygulamaları genellikle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ayrıca bu programlar sonucunda üretim ve yatırımlarda da gerilemeler söz konusu olmuştur. Türkiye'de 1980 yılından sonra 24 Ocak 1980'de ve 5 Nisan 1994'de iki önemli istikrar programı uygulamaya konmuştur. 24 Ocak 1980 programının en önemli yönü ithal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisinin yerine ihracata yönelik sanayileşme stratejisinin benimsenmiş olmasıdır. Bu istikrar programının enflasyon üzerinde çok önemli bir etkisi olmazken, dış ticarette özellikle ihracat üzerinde başarılı sayılabilecek bir etkisi olmuştur. 5 Nisan 1994 istikrar programı ise gelir artırıcı, harcama kısıcı, kamu maliyesi ile ilgili önlemler, döviz kuru ve fiyat politikalarıyla, Merkez Bankası ve bankacılık kesimi ile ilgili önlemler ve yapısal önlemler içermektedir. Bu istikrar programının enflasyon ve dış ticaret açıkları üzerinde kalıcı bir etki yaratamadığı görülmektedir. İki istikrar programının sanayi üzerindeki etkisi ; sanayinin, üretim, istihdam, yatırımlar, büyüme, dış ticaret, verimlilik, ve teknolojisindeki değişiklikleri belirlenerek gösterilmeye çalışılmıştır. 24 Ocak 1980 sonrası sanayi yatırımlarında belirgin bir düşüş olduğunu, verimlilik ve teknolojik değişim adına bir gelişme sağlanamadığı, ancak sanayi ürünlerinin ihracatında bir artış sağlandığı görülmektedir. 5 Nisan 1994 istikrar programı sonrasında da yine benzer biçimde sanayi yatırımlarında ve istihdamda gerileme gözlenirken, verimliliğin artırılamadığı, AR-GE faaliyetlerine yeterli kaynak ayrılamadığı ve sanayinin rekabet gücünü artırıcı bir gelişme sağlanamadığı görülmektedir. | en_US |