dc.description.abstract | Bu çalışma, Osmanlı idari yapısının çöküş sürecini ele almaktadır. Olaylar, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan, idari yapının çöküşünün yoğun hissedildiği XVII. yy sonlarına kadar olan gelişmeleri içermektedir. Osmanlı Devleti, XIII. yy'ın sonlarında Marmara Uç Bölgesi'nde kurulmuş ve kısa zaman içinde üç kıtaya hakim bir imparatorluk durumuna gelmiştir. Osmalı devlet anlayışının temelini üç ana kaynak oluşturuyordu. Bunlar, eski Türk devlet anlayışı, İslam hukuku ve fethedilen yerlerdeki mahalli gelenek ve uygulamalardı. Osmanlı Devleti'nde egemenlik Osmanlı ailesinin elindeydi. Devletin siyasi yapısı ise, merkeziyetçilik, güçler birliği, saltanat ve hilafet gibi özellikler taşımaktaydı. Osmanlı klasik döneminde merkezi idarede, tüm yetkiler padişahta toplanmıştı. Padişah dışında onun vekili olan sadrazam ve onun da üyesi olduğu DivanÊı Hümayun bulunuyordu. DivanÊı Hümayun padişahın bir danışma organı olduğu gibi onun adına yasama, yürütme ve yargı güçlerini de kullanabilmekteydi. Ancak, yapılan her türlü işlemde padişahın onayını almak zorunluydu. Şeyhülislam ise devlet iradesindeki her türlü işlemin İslam hukukuna uygunluğunu denetlemekteydi. Taşra idaresinde ise Timar Sistemi idari yapının temelini oluşturmuş. Geniş ülke toprakları, eyaletlere, eyaletler sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar ise nahiye ve köylere ayrılmıştı. Taşradaki bu idari birimlerin başına da beylerbeyi, sancakbeyi ve kadı görevlendirilmiştir. Osmanlı Devleti'nin yükselme döneminde bu idari yapının iyi işlediğini görüyoruz. Ancak, XV ve XVI. yy'larda Avrupa'da meydana gelen Coğrafi Keşifler, Rönesans ve Reform Hareketleri gibi gelişmelerin sonucu dünya konjonktürünün değişmesi ve içte devlet anlayışındaki değişmeler, padişah otoritesinin zayıflaması, ilmiye sınıfının bozulması, ekonomik çöküntü, askeri yapının bozulması ve fetihlerin durması gibi nedenlerle bu idari düzen, çöküş sürecine girmiştir. Bu dönemde, padişah ve sadrazamlar, saray bürokrasisinin devreye girmesiyle ellerindeki yetkileri kullanamadılar. Divan-ı Hümayun ise bu gelişmenin sonucunda önemini kaybetti. Padişah ve sadrazamların kişiliksizleşmesi şeyhülislamların güç kazanmasına yol açtı. Bu durum da Osmanlı Devleti'nin teokratik yapısını güçlendirdi. Taşrada ise idari birimlere yönetici olarak tayin edilen beylerbeyi, sancakbeyi ve kadılar çoğu kez rüşvetle görevlendirildiklerinden, halkı memnun etme yerine onları ağır vergilerle soymaya başladılar. | en_US |