dc.description.abstract | Sanatta "ifade" her şekilde, sanatçının yaratma eylemi sonucu ortaya çıkan bir kavramdır. Dolayısıyla, "İfadecilik" kavramı da, "sanatçı" kavramıyla aynı anda varolagelmistir. Ancak. 20. yüzyıl başlarındaki ortama, siyasal ve toplumsal açıdan eleştirel bakan ortak düşünce zeminindeki sanatçılar, ifadeyi ön plana çıkaran dışavurumcu hareketleri başlatmışlardır. Dışavurumcu sanatçılar, görünen gerçekliğin değil, görünen gerçeklikten alınan izlenimlerin, sanatçının iç dünyasında şekillenerek, yeni bir anlam kazanması ve iç selleştirilerek ifade edilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Türk Resim Sanatında dışavurumcu etkiler ise, resim eğitimi için Avrupa'ya gönderilen Türk ressamların Türkiye'ye döndükleri dönemle başlamaktadır. Batıda, toplumun içinde bulunduğu mevcut yaşam standartları içerisinde ortaya çıkan dışavurumculuk akımı, Türkiye'nin içinde bulunduğu sosyal yapı ve yeni oluşan siyasal ortanı sürecinde, batıda yaşanan dışavurumculuk anlamında bir oluşum ortaya koymamıştır.Bu yeni sanat dili, sanatçıların kültürel birikimleri ve estetik anlayışları çerçevesinde, izlenimcilik akımının hakim olduğu Türkiye'de, şaşırtıcı etkiler yaratmış, coşkulu, hüzünlü, çarpıcı bir anlatım alanı oluşturmuştur. Bu çalışmada, Avrupa'daki Dışavurumcu hareketleri takiben, Türk Resmine yansımaları üzerinde durulmuştur. Yeni açılımlar yaratma ve varolanı değiştirme çabasındaki dışavurumcu sanatçının, biçim bozmaya yönelmesi ile, "biçim bozma (deformasyon)" kavramına değinilmiş, biçimbozmayı oluşturan felsefi düşünceler araştırılırak, tarihsel süreç içerisinde nicelenmiş ve dışavurumcu sanatçıyı, biçim bozmaya götüren nedenler üzerinde durulmuştur. Bu çalışmada: 1940-1980 yılları arası ile 1980 sonrası Dışavurumcu üsluba sahip Türk Ressamların, kompozisyonlarındaki figür ve nesnelerin biçimlerini bozarak, eserlerine yükledikleri anlam üzerinde durulmuş ve bu anlatımı, resim diline nasıl kazandırdıkları ortaya konmaya çalışılmıştır. | en_US |