dc.description.abstract | Plastik sanatlar, biçim oluşturma sanatlarıdır. Mimari ve heykelde bu biçim üç boyutlu, görsel sanatlarda ise iki boyutludur. Biçimi oluşturmak, aynı zamanda etrafındaki mekanı, onu çevreleyen uzamı da oluşturmaktır. Bir çizgi, biçimi çevreler veya onun iç desenini gösterirken, aynı zamanda planlara veya hacimsel yapıya uygun olarak mekanın kurgusunu imler. Bu çalışmada öncelikle mekan, espas ve resim yüzeyi, çeşitli anlayışlara göre gelişen içerikleriyle ele alınmışlardır. Mekan kavramının, boşluktan özdeke ve deneyimlenen bir gerçeğe doğru geçirdiği evrimin, espas üzerindeki etkileri tartışılmıştır. Espasın çeşitleri ve bunların hangi teknikler ve araçlarla elde edilebileceği temel sanat elemanları ve ilkeleri ile Avrupa modern resim sanatı tarihi evreni kapsamında ikinci bölümde ele alınmıştır. Planimetrik, perspektif, volümetrik, piramidal, somut-soyut, klasik espas-yüzey espası-çağdaş espas, raslantısal, irrasyonel ve kavramsal espas çeşitleri incelenmiş, tuval nesnesine değinilmiştir. Resmin ve biçimin geçirdiği evreleri, espas kavramını esas alarak izlemek amaçlanmıştır. Plastik sanat ilgileri ön plana alınarak, espas kavramının geçirdiği evrim, farklı derinlik seviyelerinde ve özellikle yüzeyde izlenmeye çalışılmıştır. Resim yüzeyinden içeriye doğru kurgulanan üç boyutlu mekan, dokunsal veya görsel uzam algısı ile ilgili olduğundan dolayı üçüncü bölümde, plastik sanatlar alanına özgü çıkarımlara varmak üzere algı süreci incelenmiştir. Resimsel mekanın ikircikli doğası, yanılsamacı derinlik ile birlikte yüzeyin yassılığını da vurgular. İçine doğru bakılan bir pencereden, modern yüzeylere ve onun ötesine doğru gelişen espas anlayışı, izlenimci, dışavurumcu, hareketli, çok zamanlı, gerçeküstü, metafizik görünümlerle ortaya çıkabilir. Bu görünümleri ortaya koyan çeşitli akımlarla birlikte modern resimde, yanılsamanın yerini, plastik dilin kendi olanakları almış, anlatım giderek yüzeye doğru yaklaşmıştır. Yanılsamanın cennetinden kovulan izleyici, yüzeyde yeni bir plastik dil aramış ve bir özne olarak nesneye yaklaşmıştır. Temsili kaygılardan soyut anlatıma, betimleyici tavırdan dışavurumculuğa geçiş süreçlerinde, Avrupa modern resim sanatı tarihinde gelişen soyut espas, Amerikan soyut sanatının kökenlerini oluşturmuştur. Espas, özellikle Amerikan soyut dışavurumcu sanatında, aksiyon resmi ve renk alanı sanatçıları için esas mesele olarak ele alınmıştır. Bu sanatçılar, resim yaparak uzamı açıklamayı amaçladıklarını söylemişlerdir. Aksiyon resminde, dışavurumcu ve otomatist bir tavırla resim yapma süreci ve raslantısallığın bir kaydı olarak yüzeyde oluşan labirentler yoluyla, izleyiciye yeni bir uzam sunulur. Renk alanı resminde ise biçimin yerini alan renk alanları sayesinde oluşan mekan hissi yüzeyi kaplar. Görsel ve dokunsal yüzeyin çakıştığı yüzey espasında, bütünsellik ve odaksız yeni bir kompozisyon türü belirir. "All-over" kompozisyon, resim yüzeyinde kesintisiz bir akış sunmakla, izleyicisini özgür bırakır. Malevich'in siyah karesi ile öne sürdüğü "hiçlik" ve "sıfır noktası"ndan sonra, içinde herşeyin olduğu "yeni bir hiçlik" önerilmektedir. İzleyici bunun karşısında sabit bir konumda kalamaz, yüzey karşısında devinmek, resme "yandan bakmak" ihytiyacı duyar, böylece ondaki düzensizlikte (kaosta) bir düzen (kozmos) keşfederek, kendini bu uzamın bir parçası olarak duyumsar ve nihayet anlam derinliğini kavrar. Yüzeyi vurgulayan bu yaklaşım, görsel ve dokunsal algı arasındaki gerilimi artırdığı, hem sanatçı hem de izleyici için bir devinim, katılım ve sessiz bir dille anlaşma olanağı sunduğu oranda, bu incelemede odak noktasını oluşturur. Bu araştırma, modern resimde ve Amerikan soyut dışavurumculuğunda yüzey espasına bakışta bir rehber olmaya, onu eleştirmeye ve bu temelin üzerinde yeni arayışlarla yola çıkanlar için derleme bir kaynak olmaya adaydır. Bunun ötesinde, çağdaş galeri mekanına yani "beyaz bir kübe" doğru uzanan espas, bu çalışmanın kapsamını aşmakta ancak son bölümde çağdaş sanata doğru kısa bir bakış ile yetinilmektedir. | en_US |